Bir sıvının asitlik ya da bazlık derecesini gösteren ölçü birimine pH denmektedir.
- pH:7 olan sıvılar nötr,
- 0-7 olan asidik,
- 7-14 olan baziktir.
- pH değeri 7’den uzaklaştıkça asidik/bazik kuvvet artar.
Asit ile bazın birbirini nötrleme etkisi vardır. Aynı hacimde, aynı pH’ta ve aynı miktarda yani aynı kuvvette bir asit ve baz tepkimeye girerse nötr olarak tepkimeden çıkarlar. Örneğin; pH:6 olan bir sıvı ile pH:8 olan bir sıvı tepkimeye girerse ortaya pH:7 olan nötr bir sıvı çıkacaktır.
Canlılığımızı sağlayan en önemli sıvı kanımızdır ve kanımızın pH’ı 7.35-7.45 aralığındadır. Bu pH azalırsa asidoz oluruz ve bu bizim için ölümcüldür. Dolayısı ile vücudumuzun ana görevlerinden biri kanın pH’ını sürekli olarak bu aralıkta tutmaktır.
Ancak modern yaşamda tükettiğimiz birçok gıda; paketli gıdalar, katkı maddeleri, çok yüksek ısıda pişmiş yemekler, şekerli içecekler vb. asiditemizi artırmaktadır. Soluduğumuz kirli hava, bazen içtiğimiz su bile asit seviyemizi arttırır.
Stres, üzüntü, kızgınlık, öfke kıskançlık gibi negatif duygular oluştuğunda salgılanan hormonlar da vücudun asit dengesini artırır.
Hiçbir şey yapmasak bile vücudumuzun kendi içinde olan metabolik tepkimeler sonucunda bile asit seviyesi artabilir. Sindirim, yağ yakımı, vb. gibi.
Kısacası insan bedeni sürekli olarak asit üreten bir makine olarak düşünülebilir. Vücudun en önemli görevlerinden biri de bu kadar asit üretimi varken kanı sürekli tamponlayarak (asit kuvvetini azaltarak, nötrlemeye çalışarak)kanı gerekli pH aralığında tutmaya çalışmaktır.
Bu görevinde vücudumuza yardımcı olabileceğimiz en güzel yol, alkali beslenmektir. Alkali gıdalar tüketerek beslendiğimizde, vücuttaki alkali miktarını arttırarak, kanın tamponlanmasına yardımcı olmuş oluruz. Eğer vücutta kanı tamponlayabilecek kadar yeterli miktarda alkali vitamin/mineral yok ise vücut bu asidi temizlemek için depolardaki alkali rezervlerini kullanmaya başlar.
Örneğin; kemikler kalsiyum (Ca) deposudur. Kalsiyum, alkali bir mineraldir. Vücutta yeterli alkali mineral yok ise pH’ı nötrlemeye devam edebilmek için gidip kemiklerdeki depolarımızdan kalsiyum çalmaya başlarız. Bu durumun en kötü sonucu kemik erimesidir. Yine aynı şekilde kas depolarından magnezyum çalarak kas kayıplarına, cilt dokusundan kolajen çalarak kırışıklık, sarkma, selülit gibi problemlere sebep olabilir.
Genel olarak herhangi bir hastalıktan bahsedildiğinde sebeplerden bir tanesi de o bölgeyi oluşturan hücrelerin asitlenmesi olarak düşünülmelidir. Asit, vücudumuz için toksiktir. Bütün hastalıkların kökeninde etken olarak vardır.
Detoks, kelime olarak toksikleri uzaklaştırma/arınma demektir. Asit de bir toksik olduğuna göre, alkali beslenerek nötrleme uygulaması yapmak bir detokstur.
Antioksidan = alkali. Bol alkali ağırlıklı beslenelim, vücuttan fazla asidi atalım.
Özetle bütün asitler vücutta toksin görevi üstlenir. Serbest radikallerdir. Bulunduğu her bölgeye saldırarak o bölgeyi de asitlendirirler. Alkali vitamin ve mineraller ise antioksidan görevi üstlenir ve bu asidi temizlemek ile görevlidir. Dolayısı ile alkali beslenerek zaten detoks yapmış ve toksin atmış oluruz.
Alkali gıdalardan en bilinenleri; avokado, brokoli, limon, zencefil, greyfurt, salatalık, ıspanak, enginar, kereviz, fesleğen, salatalık, havuç, pazı, pancar, Brüksel lahanası, karalahana, kırmızı lahana, kırmızı soğan, sarımsak, soğan, maydanoz, bamya, turp, yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ile çiğ badem ve badem sütü olarak sıralanabilir.
Alkali gıdaları beslenme düzeninize ekleyerek alkali beslenmiş olursunuz.
Asit bir besin olan 200 gr etin yanında 3 katı kadar alkali besinlerden sebze ve yeşil yapraklı bitkilerle yapılmış bir salata tüketerek nötrleme yapılabilir.
Alkali detoks yapmak için de kendi bedeninize göre 3-7 gün aralığında sadece alkali besinleri tüketebilirsiniz.
Yazar: 7-Circle