“İmkansız şey
Şiir yazmak,
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa…”
…demiş Orhan Veli. Bizler de çiçeklerin yeni yeni açmaya başladığı bu güzel Nisan ayında kalbimizde tomurcuklanacak güzel hislerin, yaşanmışlıkların anlatıldığı en güzel aşk kitaplarını senin için derledim.
Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali
”Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!… Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”
Aşk – Elif Şafak
Hayatlarımızın durgun gölünü dalgalandıran taş misali, yüzleşmek zorunda olduğumuz sıkıntılar, acılar… Ve aşkın peşinde katetmek zorunda olduğumuz zorlu yollar, ödediğimiz bedeller…
Aşk… Kitap içinde bir kitap, hayatın anlamı peşinde bir aşk macerası…
Çalıkuşu – Reşat Nuri Güntekin
”Çalıkuşu”, Reşat Nuri Güntekin’in bugünkü ününü kazandığı ilk romanı. Romanda, iyi öğrenim görmüş bir İstanbul kızının, Anadolu’nun çeşitli köy ve kasabalarında öğretmen olarak yaşadığı serüven anlatılır.Serüven yönü ağır basan bu romanda, kişilerin duygu dünyaları, ülke gerçeklerinden soyutlanmadan verilir. Çalıkuşu, her yaştan insanın rahatlıkla okuyup sevebileceği önemli romanlarımızdan biri.
Yüreğim Seni Çok Sevdi – Canan Tan
“Yüreğim seni çok sevdi
o yürek talan
o yürek yangın yeri
o yürek seni istiyor
bir tek seni…”
Aslı ile Murat’ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü.
Gurur ve Ön Yargı Aşk ve Gurur Jane Austen
Jane Austen (1775-1817): Sadece kırk iki yıllık, gözden uzak ve sade yaşantısına karşın yazdıklarıyla “roman tarihinin ilk büyük (ve sahici) kültü” olmayı başaran bir 19. yüzyıl romancısıdır. Sayısız TV ve sinema uyarlamalarının yanı sıra tüm “satış / okunma” anketlerinin de gösterdiği üzere, yazarın 1813’de yayınlanan ikinci romanı Gurur ve Ön yargı tüm zamanların en sevilen romanlarının başında gelir. Bu da, sanırız, Austen’in, dünyanın pek çok yerinde geleneklerin kadına biçtiği “en iyi gelecek” rolüyle, kadınların aşklarını seçme hakkı arasındaki gerilimi “mizah, zeka ve sevecenlik”le yansıtmasından kaynaklanmaktadır.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan Zweig
”Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu”nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubunda gönderenin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: “Sana, beni asla tanımamış olan sana”. Kadın büyük tutkusunu hep bir bilinmeyen olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde taraflar değil, sadece tek bir taraf vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda “mutlak aşk” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
Senden Önce Ben – Jojo Moyes
Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu.
Yaşamın ince detayları Lou’dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu.
Genç Werther’in Acıları – Johann Wolfgang Von Goethe
Son derece duyarlı ve tutkulu bir genç ressam olan Werther’in, düşsel dostu Wilhelm’e yazdığı mektuplardan oluşan Genç Werther’in Acıları, edebiyatta akılcılığın yerini alan duygusallığın bir başyapıtıdır.
Böğürtlen Kışı – Sarah Jio
Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.
Aynı Yıldızın Altında – John Green
“Bu romanı çekici kılan şey her saniye heyecanlı bir patlama yaşanması değil, ‘sayılı günler içinde sonsuzca’ yaşamaya çalışan karakterlerin gerçekliği.