Duygusal Sorumluluk

Birçoğumuz ‘farkında olarak ya da olmayarak’ duygularımızın sorumluluğunu kabul etmekten kaçınırız. Yaşadıklarımızda hep bir başkasının suçu olduğunu düşünür ve kurban rolünü benimseriz. Hataları hep bir başkasında arar, ihtiyaçlarımızın onlar yüzünden karşılanmadığını savunuruz. Çünkü kurban rolünde olmak bu rolü benimseyen kişiyi duygusal sorumluluk yükünü taşımaktan kurtarmış olur. Kendimizi bu derece koruma altına alırken, çevremizdeki insanlarla problemler yaşar ve sağlıksız iletişimler kurmak durumunda kalırız. Sürekli kızgın davranışlar sergiler, hep bir başkasını suçlar ve eleştirilerde bulunuruz.
Peki daha önce sizin de çoğu insan gibi farkında olmadan duygularınızın sorumluluğunu taşımaktan kaçındığınız oldu mu? Çevrenizdeki insanlarla, bu sorumluluktan kaçmaktan dolayı sağlıksız iletişimler kurmuş olabileceğinizi hiç düşündünüz mü?

DUYGUSAL SORUMLULUĞU ÜSTLENMEK

Ünlü psikoterapist Marshall Rosenberg, bir başkası bize olumsuz bir mesaj verdiğinde onu algılamak için 4 seçeneğimiz olduğunu söylüyor.

*Kendimizi Suçlamak

Karşımızdaki kişiden aldığımız olumsuz mesajdan kendimizi sorumlu tutar ve suçlarız. Karşı tarafın yargılamalarının gerçekliğini sorgulamadan kendimizi eleştiririz. Örneğin; bir başkası size “Sen zaten her zaman böyle sorumsuzdun” dediğinde sorgulamadan, “Gerçekten öyle, ben her zaman sorumsuz bir insan oldum, yazıklar olsun” diyerek kabul edersek, bu durum bizde özsaygı yıkımına sebebiyet verir ve kendimizi bir başkasının sözleri dolayısıyla eleştirip, suçlu konumuna getiririz. Bu da psikolojik bedeller ödememize sebep olur.

*Başkalarını Suçlamak
Diğer seçenek ise, konuşmacıyı suçlamaktır. Sorumsuz olduğumuzu söyleyen kişiye karşı savunmaya geçer ve aslında sorumsuz olmadığımızı ispatlamaya çalışırız. Karşılık olarak “Bu kadar çaba sarfederken bana nasıl sorumsuz diyebiliyorsun, asıl sorumsuz sensin” gibi bir cümle kurabilir, karşımızdakini suçlarız ve yüksek ihtimal öfkelenmiş oluruz.
*Kendi Duygu ve İhtiyaçlarımızı Algılamak
Üçüncü seçeneğimiz ise, bilincimizi duygu ve ihtiyaçlarımıza yöneltmek olabilir. Bu seçeneği tercih edersek sorumsuz olduğumuz yargısına vereceğimiz cevap şu olabilir; “Bana sorumsuz dediğinde kırılıyorum, çünkü yaptıklarımın gözardı edilmesini değil takdir edilmesini istiyorum.” Dikkatimizi kendi duygularımıza odakladığımızda, hissettiğimiz kırılma duygusunun aslında yaptıklarımızın takdir edilme ihtiyacından dolayı kaynaklandığını anlarız.
*Başkalarının Duygu ve İhtiyaçlarını Sezmek
Son seçenek olarak olumsuz bir mesaj aldığımızda, bilincimizi karşımızdakinin duygu ve ihtiyaçlarına yöneltmek olur. O zaman karşımızdakine kızgınlığının sebebini sorabiliriz.
“Benim sorumsuz olduğumu düşünmene ne sebebiyet verdi?” gibi bir cümle kurarak yaklaştığımızda karşımızdakinin ihtiyaçlarına ışık tutmuş oluruz ve yargılamasının sebebini anlarız.
~Olumsuz bir mesaj alındığında; hissettiklerinizden dolayı bir başkasını veya kendimizi suçlamak yerine kendi ihtiyaçlarınızın, beklentilerinizin, düşüncelerinizin varlığını kabul edip, duygularınızın sorumluluğunu üstlenmek en sağlıklı çözüm olacaktır.
Hissettikleriniz ile ihtiyaçlarınızı birbirine bağlayın.
Örneğin; “Geçen akşam bizi yemeğe çağırmadığın için kırıldık” demek yerine “Geçen akşam bizi yemeğe çağırmadığın için ben kırıldım” demelisiniz. Buradaki ben sözcüğünü kullanmaya alışırsanız bilinç olarak duygularınızın sorumluluğunu almanız daha kolaylaşacaktır.
Duygularınızın sorumluluğunu kabul edip, kendimizi onaylar ve buna yönelik cümleler kurabilirseniz karşı tarafın da size daha şefkatli yaklaştığını farkedeceksiniz.
Unutmayın ki bir başkası bizim duygularımızı tetikleyebilir ama duygularımızın sebebi onlar değillerdir. İhtiyaçlarımızın, bekletilerimizin ve bunlar dolayısıyla doğan hislerimizin sorumluluğu her zaman bize aittir. Kendi beklentilerinizi tanımanız ve onaylamış olmanız önemlidir. Beklentilerini tanımayan ve onaylamayan insanlar sürekli eleştiren ve kendisinin de başkalarının da ihtiyaçlarını gözardı eden cümleler kurar. Bunun sonucunda da yıkılmış bir özsaygı ve sağlıksız ilişkilere sebebiyet vermiş olunabilir.
Hislerinizi ve beklentilerinizi gözardı etmemeniz bu gibi durumlarda en sağlıklı yol olacaktır. Bu durumu önemseyip, kendinizin ve karşınızdakinin ihtiyaçlarını anladığınızda, özenli cümleler kurabildiğinizi ve daha empatik ilişkilere yelken açmış olabildiğinizi farkedeceksiniz.
Epiktetos’un dediği gibi; insanları rahatsız eden olaylar değil onlara bakış açılarıdır.
Bakış açınızı değiştirmenin en önemli yollarından biri de kendinize kulak vermenizden geçer. Kendi ihtiyaçlarının farkında olan kişi, karşısındakini ya da bir başkasını suçlamaz, neden kızdığını ya da kırıldığını bilir ve sebebinin bir başkası değil kendi beklentileri olduğunu farkeder.
Sevgiler,
Psikolog Aslıhan Sönmez

Written by Altan Yiğit

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir