Amerikan gotik edebiyatının çok önemli bir ismi o. Hem şair hem yazar hem de hayatın gerçeklerini tecrübe etmiş bilge bir şahıs. Güçlü kalemi güçlü zihninin aracı olmuş, ortaya, başta Kuzgun şiiri olmak üzere, pek çok şaheser çıkmasını sağlamış. 1809 – 1849 tarihleri arasında çok da anlaşılamadığı bir dönemde, döneminin çok ötesinde eserler vermiş ve işte bu yüzden de ölümünden yıllar sonra tüm dünyanın saygı duyduğu bir yazar ve şair haline gelmiş. Poe yalnızca gotik edebiyat sevenlerin değil, tüm edebiyat tutkunlarının gözdesi. Onun eserleri sayısız dile çevrildi, pek çok filmin senaryosunu şekillendirdi. Bugün en karanlık ve aynı zamanda en romantik yazınların müsebbibi olarak örnek alınan, yolundan gidilen biri o. Bakalım hayatın çile süzgecinden geçmiş, dünyaya bambaşka gözlerle bakabilmeyi bilmiş, karanlıktan korkmasına rağmen bunu bir ilham perisi olarak kullanabilmiş olan Poe bize hayata dair neler söylüyor…
Mutluluk bilginin kendisinde değil, bilginin edinilme sürecindedir.
Gördüklerinizin yalnızca yarısına inanın, duyduklarınızın hiçbirine.
Dikkatle gözlemlemek, kesin bir şekilde hatırlamak demektir.
Bir noktaya kadar mutlu olabilmek için o noktaya kadar acı çekmek gereklidir.
Gerçekliklerinin üstün korkusu olmadan, kelimelerin zihni etkileme gücü yoktur.
Dünyanın gördüğü en büyük başarı önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.
Gerçek, her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Biz onu vadilerin derinliklerinde ararız, o ise dağların tepesindedir.
Eğer özellikle bir şeyi unutmak istiyorsanız, o şeyi hatırlamanız gerektiğine dair not alın.
Akıl, gerçeği ararken alışılmışın dışına çıkarsa yolunu bulur.
Kanun, bir bilime ya da sisteme dönüşünce adalet olmaktan çıkar.