Sıcaktan bunaldın, esmiyor, internete bakmak da tat vermiyor. Soğuk kahve ya da çay yapasın var ama boş boş içmek de istemiyorsun. Kahveni ya da çayını yudumlarken şöyle bir şeyler izlesen, keyfin yerine gelse iyi olacak. Ama ne izlesen? İşte bütün mesele bu! Sosyal medyaya film, dizi tavsiyesi yazdığında gelecek cevaplar belli. İlk sırada kesin “Chernobyl” olacak. Harika ama senin biraz eğlenmeye ihtiyacın var. Zaten sıcak, bir de için kararmasın. Neyse ki biricik arkadaşın, can dostun Pepapp var. 🙂 Çok eğlenceli, hareketli, aynı zamanda duygusal ve tatlı bir tavsiyeyle karşındayım. Kahveleri ve çayları soğuttuktan hemen sonra kanepemize yerleşiyor ve “Isle of Dogs” izlemeye başlıyoruz.
“Isle of Dogs” yani “Köpek Adası”, Wes Anderson imzalı ve 2018 yapımı bir animasyon. Renkleri ustaca kullanan, filmlerine tiyatro havası veren ve en sıcak hikayeleri filmleştiren Wes Anderson zaten sevdiğimiz bir yönetmen. Onu “The Grand Budapest Hotel” (2014), “Fantastic Mr. Fox” (2009) gibi filmlerinden biliyoruz. Usta yönetmen, “Isle of Dogs”da da köpeklerin dünyasını bize keyifle sunuyor. Yine neşeli hikaye anlatıcılığını konuşturuyor.
“Isle of Dogs”un konusu kısaca şöyle: Hikaye Japonya’da geçiyor. Bir gün Megasaki City’deki bütün köpeklerin şehirden uzaklaştırılmasına karar veriliyor. Evcil ya da değil bütün köpekler, nehrin karşısındaki çöp döküm alanına sürülüyor. Bu köpeklerin içinde 12 yaşındaki Atari Kobayashi’nin köpeği Spots da var. Uçağına atlayan Atari, tek başına köpeğini aramaya koyuluyor. Böylece de macera başlıyor. Atari’nin köpeğini arayış yolculuğu, insanları yaptıkları bu yanlışla yüzleştiriyor ve köpeklerle empati kurmalarını sağlıyor…
İyi ki kedi ve köpeklerle bir arada yaşıyoruz ve iyi ki sevgilerini ve dostluklarını bizimle paylaşıyorlar. Bu, kalbini ısıtacak ve seni neşelendirecek animasyona bayılacaksın.