Sonbaharın Depresyonu Varsa Bizim De Hobilerimiz Var!

Sonbahar hep hüzünle, depresyonla özdeşleştirilir. Oysaki yazın neminden kurtulduğumuz, sıcacık bir çay içmenin biraz daha anlamlı olduğu, evde dilediğimizce zaman geçirebileceğimiz, yağmurun kokusunu duyabileceğimiz bir mevsimdir sonbahar. Üstelik doğa kendini yenilerken biz de yeni kararlar alırız. Belki hayatımızda bir değişiklik yapmak isteriz ya da hayatımıza yeni bir şeyler katmak isteriz. Mesela keyifli bir hobi gibi. Böylece hırkamızı giyip, pencereden bakarak, geçip giden zamana üzülmektense; hep saklayacağımız, hep anlatacağımız ve başkalarıyla da paylaşacağımız bir şeyler olur. Tamam, bazen battaniye altından film izlemek de güzeldir ama üretmek en güzeli. Bu arada film izlemek de bir hobi olabilir, pekala. İşte sana, sonbaharda içini heyecanla dolduracak, birkaç hobi daha!

Örgü örmek: Örgü örmenin neresi heyecanlı deme. Ortaya havalı bir bere çıktığında ve berenle ortamlara aktığında, “ben ördüm” demesi gayet heyecanlı olabilir. Hiç kimsede olmayan bir örgü cekete sahip olmak da heyecanlı olabilir. Hem yılbaşı da yaklaşıyor. Belki bir tane kendine, bir tane de sevdiğine Ren geyikli yılbaşı kazağı da örersin, kim bilir?

Doğa yürüyüşü yapmak: Doğanın kızıl renge büründüğü mevsim sonbahar. Hava ne çok soğuk ne de çok sıcak. Hem her yer daha sakin. Sana yakın bir ormana, parka hatta deniz kenarına gidip, kısa yürüyüşler yapabilir; zihnini boşaltabilirsin. Doğa yaprak dökerken sen de bu dönemin ne kadar mucizevi olduğunu keşfedersin. Nefes alır, nefes verirsin. Bu yürüyüşler sana huzur verecek.

Fotoğraf çekmek: Selfie çekmekten biraz daha fazlasından söz ediyorum. Filmli bir fotoğraf makinesiyle, polaroid bir makineyle ya da telefonunla etrafında sana ilginç gelen her kareyi yakala. Öncelikle kendine bir konu belirle. Belki eski binaları, belki çocukları çekmek isteyeceksin. Ama fotoğraf çekmeye zaman ayır. Sonra da çektiğin fotoğraflardan albümler hazırla. Fotoğrafları bastırırsan bu süreç daha da keyifli olabilir. Hem çektiklerini duvarına ya da aynana da asarsın. Eve gelenlere mini bir sergi sunarsın.

Yazı yazmak: Virginia Woolf, Sylvia Plath, Sait Faik Abasıyanık gibi yazarlar yazı yazmanın gücüne inanırlar. İçindekileri kağıda dökmek, kelimelerden kendi dünyanı yaratmak veya yaşadıklarını yazarak rahatlamak… İster şiir, ister makale, ister günlük. O anda ne varsa, kağıt ve kalemle (ya da klavye ve Word’le) senin aranda. Unutma; kalem kılıçtan keskin olduğu kadar, yaratıcıdır da.

Karaoke: Şarkı söylemek her zaman iyi hissettirir. Kötü bir sesin olsa bile. Hele ki arkadaşlarınla şarkı söylerken, en fanatik taraftar grubunun bile yaşamadığı kadar eğlenirsin. Bir de sevdiğiniz ortak parçalar varsa, şarkı söylemek stres atmanın en melodik yolu olur. Sanki o şarkı senindir ve sahne ışıkları altında milyonlara karşı söylüyorsundur. Karaoke hiçbir zaman duş akustiğinin yerini tutamaz ama daha kuru olduğu bir gerçek.

Origami: Origami; makas ve yapıştırıcı kullanmadan, kağıt katlama esasına dayanan bir Japon el sanatı. Fazla karışık olmayan versiyonlarını, örnekleri izleyerek ve inceleyerek, herkes yapabilir. Kırtasiyeden alacağın el işi kağıtlarıyla ya da özel origami setiyle bu hobiyi evde uygulaman mümkün. Eğer geometrik şekilleri seviyorsan origamiyi de seveceksin. Hele bir de ortaya sevimli bir tilki çıktığında keyfin katlanacak. Origamilerini kitapların arasına koyarsan, bir süre sonra onları şans eseri bulduğunda, çocuk gibi sevinebilirsin.

Pasta yapmak: Bal kabağından pasta, portakaldan cupcake yapmaman için bir sebep göremiyorum. Çünkü sonbahardayız. Mutfağın senin oyun alanın. Kendini una bulayabilir; hamurdan bıyık yapabilir, pastalarını, keklerini istediğin şekilde süsleyebilirsin. Hem böylece çay saatinde de atıştıracağın lezzetli hamur işlerin olur. Ama yaptığın bütün pastaları kendin yeme, sevdiklerinle de paylaş. Yoksa o kremalar dev kalorilere dönüşür.

Pole dance: Pole dance yani direk dansı, bir direğin etrafında ve direkle birlikte yapılan hareketlere ve şovlara dayanan bir dans türü. Bu dansın en önemli özelliği seksi ve enerjik olması. Kendini akrobat gibi hissetmenin yanı sıra dişiliğinle de bağ kurabilirsin. Çünkü pole’deki hareketleri her yaptığında daha güçlü ve kendine güvenli hissedeceksin. Pole dance zayıflamak için de oldukça ideal. Workshop’lar ya da kurslar aracılığıyla öğrenebilir, düzenli bir çabayla da geliştirebilirsin.

Kanaviçe işlemek: Son dönemlerin en popüler ve kendini en Jane Austen kadını gibi hissedebileceğin hobisi. Bunun için bir kasnağa, etamin bir kumaşa (geniş gözenekli), küt uçlu bir iğneye (eline batmaması için) ve renkli iplere ihtiyacın var. Bütün olay sayı saymak ve şablondaki sayıları doğru okuyup, iğneleri doğru yere batırmak. Böylece çiçekten kuşa, balıktan kediye istediğin her şeyin nakışını yapabilirsin. Bir yandan yağmuru seyreder bir yandan da kendini romantik hissedersin.

Cosplay: Cosplay yani costume play, kostümlü oyun demek. Yani sevdiğin bir anime, bir film ya da bir oyun karakterinin; bir şarkıcının, bir hayvanın, aklına gelebilecek her şeyin görünümüne bürünmek. Bunu da canın her istediğinde yapmak, yapınca da festivallerine katılmak. Eğer sen de sen olmaktan sıkıldıysan, mesela Marilyn Monroe ya da bir kedi olmak istiyorsan, yapacağın şey çok basit: Onun gibi giyinmek! Sonra da dudaklarını büzüştürüp fotoğraf çektirmek, kulaklarını havaya dikip poz vermek.

Written by Altan Yiğit

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir