Bir süredir içinde bulunduğumuz pandemi süreci hepimize bazı mesajlar verdi. Kimimiz evi sandığı kadar sevmediğini fark etti. Kimimiz sevdiklerinin değerini anladı. Kimimiz de belki hiçbir sonuç çıkaramamanın sıkıntısını yaşadı. Her biri bize özgü, bize has sonuçlardı. Ben de kendime göre bazı sonuçlara ulaştım. Bu yazıda sizlerle aynı fikirde olduğunu düşündüğüm bir sonucu paylaşmak istiyorum.
Bu sonuç; her şeye yetişmeye çalışmak, kendinden çok fazla şey beklemek ve sonucunda çok da memnun olmamanın hikayesi.
Özellikle sosyal medya herkesin birer superman/woman olduğunu gözler önüne seriyor. Evde olduğumuz şu günlerde kendimizi bunların biraz daha içinde bulmuş olabiliriz. Görsel ve içeriksel olarak maruz kaldığımız bu örneklerle beraber evde olunca günlük 24 saat olan zaman dilimi 40 saate çıkmış gibi beklentilerimiz biraz daha katlanıverdi. Evden çalışırken spor yapmak, üretmek, evi derleyip toparlamak belki de yeniden dekore etmek, kitaplar bitirmek, birer guru olmak istedik. Yapamayanlar kendisini yetersiz hissetti, birazını yapanlar neden daha fazlası olmadı diye üzüldü.
Aslında evde olmak heybemizdeki 24 saati arttırmadı ve biz de birer superhumana dönüşmedik. İçinden geçtiğimiz belirsizlik sürecinde bazen canımızın bir şeyler yapmak istememesi, üretememek, sıkılmak o kadar insani bir durumdu ki… Evde olmak bizim fiziksel ve zamansal anlamda yetişebileceğimiz işlerin miktarını ve niteliklerini etkilemedi. Yine kendi yapabileceğimizin en iyisini yaptık.
Kendimiz için iyi şeyler beklemek, gelişim ve dönüşüm dilemek çok güzel. Sadece bunu yaparken biz hala aynı biziz ve bize verilen günlük süre ile şahsımıza kalan boş vakit çok da değişmedi. İşte ben bu süreçte en çok beklentilerimle kendimi dövmemeyi öğrendim. Öğrenmeye de devam ediyorum.
Başlangıçta bir çok şapka üretip, bu şapkaların hepsine karşılık verebilme beklentisi içerisine girdim. Tabii ki bunların dörtte birini ancak karşılayabildim. Sonuç can sıkıcıydı. Sonra yaptığım şeylere baktım ve gayet iyi ilerleme kaydettiğim kısımları fark ettim. Hani büyük resmi görmek dedikleri… Bir guru olamamıştım ya da bir düzen timsali. Ama Gözde olarak eksik hissettiğim bazı konuları çözüme kavuşturabilmiştim. Ve bu taraftan bakınca çizdiğim resim o kadar da kötü değildi.
Caa-nım okur, işin sırrı beklentiye düşmemek. Vardın beklentiye düştün; beklediğin sonuca değil sürece dikkatini çekip gelişimi görmek inan sana da çok iyi gelecek. Belki bu süreçte istediğin kadar iyi beslenemedin, ekmek yapamadın, spor yapamadın, kitap okuyamadın… Sadece sevdiklerinin kıymetini anladın..Bu bile o kadar iyi bir sonuç ki. Al onu heybene koy ve sonraki süreci nasıl etkilediğini fark et. Az ya da çok, iyi ya da kötü bir yerlere ulaşabildiysen bu sana daha da çok hareket geleceğinin işaretidir. Şu hayatta kıyas ve beklenti ikilisini dengede tutabilirsek işte domino etkisinin farkına varmak o zaman gerçekleşecek. Önemli olan yerinde çakılı kalmamak. Küçük adımlarla yol kat etmek.. Bazen de durduğun vakitlere müsaade etmek ve güç toplamak… Elinden gelenin en iyisini yaptığına eminim, sen de emin ol..
Sağlıkla, sıhhatle, şefkatle…
Biz kendimize bunları gösteremezsek başkasından da bekleyemeyiz.
Şimdi derin ve güzel bir nefes al sevgili okur ve superhuman olmamanın keyfini çıkart.
Yazar: 7-Circle