Sürpriz Yumurta Kosova

Geçen Yine Uçuyorum

İnsanların belli rutinleri vardır. Benim de seyahat etmek. Günde en az 2 kere seyahat organize ederim. Nereye ne zaman olduğu önemli değil, uçak biletlerine bakar uygun bulduklarım için planlar yaparım. Yine o günlerden birinde bir bilet denk geldi, PRİŞTİNE. Gidiş-dönüş 300 TL. Affeder mi Bade? Hayır 🙂
Hemen aldım ve madem bu kadar ucuz oldu biraz uzun kalayım dedim. Normalde hafta sonu gider gelirdim, uçağa vermedim otele ve ülkeye harcayım parayı dedim. Her şeyi tamamladım çıktım yola.

Kosova- Priştine

Sabah uçuşuyla geldim Kosova’nın başkenti Priştine’e. Yine tur falan yok, havaalanından merkeze gidecek otobüs  aradım, bulamadım neyse dedim atladım bir taksiye. Doğru otele, öncesinde biraz araştırma yapmışım. Balkanlar, Türk toprakları, Türkçe biliyorlar şöyle böyle… Otele gidip her zamanki şeyleri yapıp şimşek hızıyla dışarı attım kendimi ki şehri gezeceğim, kaybedecek 1 dakikam bile yok. Yine ev bezgini gibi gecelere kadar
gezeceğim. Kilise cami müze bırakmayacağım. Kaldırım kaldırım öğreneceğim.Öğrenemedi.Olmadı yok yani eğer varsa ben bulamadım. Bir meydan, bir cami, bir anıt buldum, bir yemek yedim resmen bitti şehir dünyam başıma yıkıldı. Dön sağa sön sola bir şey yok. Dönüyorum dolaşıyorum aynı meydana çıkıyorum. Şehrin bittiğine ikna olamıyorum ama bitmiş. Gözler dolu dolu döndüm otele hayır bir de 5 gün ne yapacağım ben işin kötü tarafı dönüşümde buradan. Şok üstüne şok darbe üstüne darbe derken hooop haritayı açtım dedim bakım etrafta ne var ve 3..2..1 başla. Makedonya 1,5 saat.

Makedonya- Üsküp

Otelden çıkış yaptım doğru otogara. Otogar aynı bir harem-esenlerde ki gibi yazıhaneler var. Girdim birine yarı Türkçe yarı İngilizce anlattım. Türk parası ile 30 tl denk gelecek şekilde aldım bileti. Doğru Üsküp’e… Hemen bir otel buldum, ne çok ucuz ne çok pahalı merkeze yakın… Missss! Akşamüzeri Üsküp’teydim. Umudu kaybetmeden aynı hızla otele koşup tekrar değiştim üstümü dedim merkezde bir yemek yeyim. Ayyy sen ne güzelsin Üsküp! Her yer heykel ama devasa kocaman yollar, köprüler… Bir yeri seçip oturana kadar saatler geçti sanat, kültür her şey var. Caddelerde klasik müzik çalıyor. Ben mest! Opera binasının karşısındaki tarafta köprünün çaprazında güzel bir yere oturdum. Burada sıra sıra kafe ve restoranlar vardı. Bir et söyledim yanına bir şeyler. Gelen yemek beni çok etti! Ben değil benimle beraber bir aile doyar. Bu ne kadar büyük porsiyonlar, ne kadar ucuz fiyatlar…1 kadeh şarap istediğinizde size 1 kadehlik minik şişe açıyorlar sadece karnım değil aklım fikrim, ruhum, gözüm doydu. Tok kalktım oradan. 2 gün Üsküp’ün altını üstüne getirip tekrar haritayı açtım ve kendime son
bir rota çizdim.

Arnavutluk-Karadağ-Saraybosna

Tamam tamam tek tek bütün ülkeleri anlatmayacağım. Size asıl anlatmak istediğim şu; Bazen karşımıza harika olduğunu düşündüğümüz fırsatlar çıkar gidiş dönüş biletini 300 TL’ye alıp bir ülke görme imkanı gibi ve bazen bu harika sandığımız fırsatlar bize umduğumuzu vermez. Tıpkı Priştine’nin 1 saatte bitmesi gibi işte tam o noktada derin bir nefes alıp resme tekrar bakmalıyız. Hatta tekrar tekrar bakmamız lazım. Size vazgeçmeyin, savaşın, tekrar deneyin demeyeceğim. Size büyük resme bakıyorsanız resmi küçültün, küçük resme bakıyorsanız resmi büyütün diyeceğim. Hangi olaydan ne çıkacak bilemeyiz. Sorunlar genellikle bakış açısından kaynaklanır. Açı değişince sorun büyük ihtimal ortadan kalkar. Priştine’nin bu kadar küçük olması, tarihi ve turistik açıdan yoğunluğunun az olması bana tüm balkanların kapısını açtı. Bu minik ülke bana soğuk duş etkisi yaratmasaydı belki de ben Balkanlar’ı tek tek gezecektim. Yine gezerim ama hayatımdaki en iyi tecrübelerden biriydi otobüsle bir ülkeden diğerine gidip dönüşte ise başladığım yerden uçağa binip eve dönmek. Kafalarda soru işareti kalmasın ülke küçük gidilir mi gidilmez mi diye. Gidilir gidilmez olur mu hiç! Siz de Bade gibi minik cesur kararlar verin. Ben Balkanlar’ı buradan fetihe başlayacağım diyorsanız Priştine’den başlayabilirsiniz. Ayrıca Balkanlar’ı şiddetle tavsiye ediyorum. Ben hayatımda bu kadar büyük hamburgerler, etler
görmedim. Hayatımda ilk defa geyik eti yedim, tütsülenmiş yiyecekleri tattım. İnanılmaz derece bize benzeyip ama farklı konuşmaları o kadar harika ki! Özellikle belirteyim, bu ülkeleri gezerken lütfen halk ile mümkünse yaşlılarla konuşun. Anneanneniz ve dedeniz ile sohbet ediyorsunuz ama kimse kimseyi anlamıyor 🙂 Çok tanıdık, sıcak hisler ama boş bakışlar gülüşmeler… He bir de Üsküp’te trileçe yiyin muazzam.
Dünyanın başka bir köşesinde bambaşka hikayeler ile görüşmek üzere 🙂

Yazan: Bade Yılıdz

Written by Altan Yiğit

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir