Çikolatayla olan ilişkiniz ne zaman başladı, hatırlıyor musunuz?
Bir ihtimal dizisi:
Siz çok küçüktünüz ve aşı olmuştunuz. Canınız yanmıştı ve elinize bir çikolata verilmişti. Tadı ne kadar da güzeldi! Kolunuzun acısını unutmuştunuz veya artık kolunuz daha az acır hale gelmişti belki de. Siz onu aldınız, sakladınız ve sonrasında ihtiyaç duyduğunuz her an ortaya çıkardınız.
5 yaşına geldiniz! Sokakta oyun oynarken yere düştünüz ve canınız yanıyordu, siz de ağlıyordunuz. Anneniz tüm iyi niyetiyle elinize bir çikolata tutuşturdu ve siz artık ağlamıyordunuz. Çikolata acımızı dindirir miydi, yüzümüzü güldürür müydü?
10 yaşınıza geldiniz! Matematik sınavından hiç de beklediğiniz gibi bir sonuç alamadınız. Eve gelip bunu anlatırken ağlamaya başladınız ve anneniz dedi ki “Akşama çikolatalı pasta yapayım mı sana?” Tabii ki yine tüm iyi niyetiyle…
Evet 20 yaşınıza geldiniz ve çok sevdiğiniz partneriniz size bu ilişkiyi artık sürdüremeyeceğini söyledi. Çok üzgündünüz hatta belki de ağlıyordunuz. Sonra bir baktınız 3 koca paket çikolatayı 10 dakikada bitirmişsiniz. Üstelik bu sefer bu seçim tamamen size aitti, birisi önünüze de koymamıştı ve bu kadar fazla çikolata yediğinizin farkında bile değildiniz.
Yüksek ihtimal sizin hikayeniz bambaşka, belki de bu konu üzerine hiç düşünmediniz. Eğer hiç düşünmediyseniz, önce bir düşünün derim. Siz ne zaman çikolatanın içine gömülmek istiyorsunuz? Bu başka bir gıda da olabilir elbette.
Kendinizi gözlemleyin! Çok üzüldüğünüzde mi? Bir şey başardığınızda mı? Pişman olduğunuzda mı? Ne zaman? Farkında olmak belki de sizi durduracak ve o anki durumla başa çıkma yollarınızı değiştireceksiniz.
Haydi düşünmeye başlayalım; ben bazen “a”yı çok tüketiyorum, o “bazen”lerde ben ne hissediyorum?
Yazar: Dyt. Burcu Akgül