Koronavirüs, 200 yıldan sonra insanoğlunun ne kadar küçük bir detay olduğunu hatırlattı. Korktuğumuz şey gözümüzle bile göremediğimiz bir virüs fakat hakkı da var. Çünkü o küçük bir virüsten fazlası. Çin’in Wuhan bölgesinden başlayan bu virüs, kısa sürede küresel bir sorun haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün değişiyle pandemik olarak sınıflandırıldı.
Koronavirüsten kaçınmak aslında çok kolay. Bazı önemli adımları uygulamanız gerekiyor. Bunlar ellerimizi sık sık en az 20 saniye bol sabunla yıkamak, kişisel hijyene dikkat etmek, insanlardan heleki hasta insanlardan uzak durmak. Kısaca sosyal izolasyonu sağlamak. Kendi görüşüme göre Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın eğitime ve devlet çalışanlarına en az üç haftalık tatil vermesi çok önemli bir basamaktı.Sosyal izolasyonun devlet tarafından ne kadar ciddi gördüklerinin büyük bir kanıtı. Tabii insanları kendi iradeleriyle evde kalmak yerine dışarı çıkmaları ve durumu küçümsemeleri kayıtsız kalmak zorunda kaldıkları büyük bir problem, bunu yapan her vatandaşı kınıyorum. İtalya, İngiltere gibi örnekler varken bunu devam ettirmeleri heleki yaşlı kesimin bunu hiçe sayması akıl almaz bir olay.
Konumuza dönecek olursak koronavirüs sayesinde sosyal izolasyon yapıyoruz. Peki biz insanlar münzevi evlerimize çekildiğimizde yani doğayla aramıza mesafe koyduğumuzda ekosistemimizde neler değişiyor?
Doğadan çekilmemiz ve doğanın tepkileri çok ilgi çekici bir konu. Çünkü kimse doğadan böyle bir yanıt beklemiyordu. Ekosistemin kendi döngüsü olduğunu veya besin zinciri gibi kavramların bizi ne kadar etkilediğini hep duyarız. Fakat hiçbirimiz doğadan böyle belirgin bir yanıt beklemiyorduk. Bir nevi dünyayı kirletmeye ara verdiğimizde Dünya bize parlak ışığını gösterdi. ’’Bak bende hala umut var.’’ diyor tabiki duyana.
Peki,biz bu mesajı nereden alıyoruz? Gelin onlara bakalım.
Yazının başında bahsettiğim gibi koronavirüs ilk olarak Çin’de ortaya çıktı . Çin’in hızlı önlemleriyle şu anda sıkıntılarını bitirdiklerini bütün dünyaya yayınlıyorlar. Çin’de olan karantina ve sokağa çıkma yasağı sonrası ilgi çekici bir yazı yayınlandı.
CNN’den aldığım bilgiye göre Stanford Üniversitesi asistanı profesör Marshall Burke, Çin’in koronavirüs salgını sırasında uyguladığı sert tedbirlerin ölümcül hava kirliliğini azalttığını ve on binlerce insanın hayatını kurtardığını söyledi.
‘’ Çin’deki hava kirliliğindeki azalma, şu anda bu ülkede virüs bulaşmasından dolayı kaybedilmiş olandan yirmi kat daha fazla hayat kurtardı.” diye de G-Feed’de belirtti.
Dünya sağlık Örgütü, her yıl 7 milyon insanın kirli havadaki ince parçacıklara maruz kalmadan dolayı öldüğünü tahmin ediyor. Bu gerçekten yüksek bir sayı. Çin Ekoloji ve Çevre Bakanlığı’na göre, koronavirüs pandemisinin merkez üssü olan Hubei eyaletinde geçen yılın aynı dönemine göre ortalama” kaliteli hava günleri ” sayısı Şubat ayında %21.5 arttığını belirtti.
İtalya’da bu koronavirüste büyük uğraşlar veren ve en çok sıkıntıyı çeken ülkelerin başını çekiyor. Çin’den sonra( hatta vaka sayısı olarak geçmiş bile olabilir) ikinci büyük kayıpları verdi.Avrupa Uzay Ajansı(ESA) tarafından yayınlanan grafiklerde nitrojen dioksit emisyonun Kuzey İtalya’da düşüşü büyük bir kanıt. ESA’nın Copernicus Sentinel-5P görevinin müdürü Claus Zeher “Bulut örtüsü ve değişen hava nedeniyle verilerde küçük farklılıklar olsa da, görebildiğimiz emisyonlardaki azalmanın İtalya’daki daha az trafik ve endüstriyel faaliyete neden olan kilitlenme ile çakıştığından eminiz.” diyor.
Sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan Venedik kanallarına gelirsek Yerel gazete La Nuova di Venezia e Mestre’nin yazdığı, ‘’turizmdeki düşüş savaş sonrası dönemin kanalların sularında yıkanmanın bile mümkün olduğu eski zamanların lagün sularını geri getirdi” dedi.
Bakalım ileride Dünyanın bir başka geri bildirimi bize karşı ne olacak? Su kirliliği ve hava kirliliğinin değişimlerini görebiliyoruz peki ya diğer durumlar ne olacak? Galiba bize bunu yine Dünya gösterecek. Evinizden olabildiğinizce çıkmamanızı ve kendinize dikkat etmenizi dilerim.