Daha önce görülmemiş bir bilgi çağında yaşasak da elimizdeki bilgilerin çok azını kullanıyoruz. Diyet yapanlar yedikleri tatlılardaki kalorileri görmemeyi seçiyor, hastalık için risk altındaki kişiler doktora gitmekten kaçınıyor ve çoğu insan kendi görüşüne uyan kaynaklardan haberleri takip ediyor.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yürütülen araştırma insanların kendi mutluluklarını tehdit eden bilgilerden kaçınarak nasıl kendi gerçekliklerini seçtiklerini gösteriyor. İnsanlar inandıkları şeyi doğrulayan ya da destekleyen şeylere ilgi gösterirken doğru olmadıklarına inanmak istedikleri şeyleri unutma eğiliminde oluyorlar.
“İnsanlar kendilerine karar vermede yardım edecek bilgiyi arayıp bulmalı, asla bilgiden kaçmamalı ve yeni bir bilgi ile karşılaştıklarında tarafsızca bakış açılarını geliştirmeye hazır olmalılar.”
– Loewenstein, Herbert A. Simon Üniversitesi Davranışsal İktisat Profesörü
İnsanlar daha iyi karar vermelerine yardımcı olacak olsa bile kabul etmeyi zorlandıkları bilgilerden kaçıyorlar. Sorgulanabilir deliller ancak sizin inanmak istediğiniz şeyi söylüyorsa güvenilir olarak değerlendirilebiliyor. Deliller bilimin talepleriyle uyuşsa bile sizin isteklerinize ters düşüyorsa yok sayılabiliyor. Aynı küresel ısınma tartışmasında yaşadığımız gibi.
İnsanların gösterdiği bu eğilim hükümetleri ve firmaları doğrudan ilgilendiriyor. İnsanların bu algı seçiciliğini hangi koşullarda ve neden tercih ettiklerini anlayabilirsek hedeflediğimiz kitleye daha net mesajlarla ulaşmak gittikçe kolaylaşacak.
Kaynak: Ceotudent