Beslenme ve yeme bozuklukları olarak adlandırılan pika, geri çıkartma, kaçıngan yada kısıtlı besin alımı bozukluğu, aşırı yeme bozukluğu olarak sıralanmaktadır.
Pika
Çocuğun kil, toprak, bez, boya, kum gibi maddeleri yeme bozukluğudur. Normal besinler dışındaki gıda olmayan yabancı maddelere karşı oluşan yeme dürtüsü çocuklar zararlı olduklarını bilseler dahi kendilerini bu yeme isteğinden alıkoyamamaktadır.
Pika rahatsızlığının temelinde vücutta demir çinko, bakır gibi elementler, bu davranış bozukluğu ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Pika tedavisinde ilk yapılması gereken iyi bir gözlem sonucu doğru bir teşhis konulmasıdır. Bunun için öncelikle sendromun nedenleri bulunmalıdır ve buna uygun tedavi yöntemi seçilmelidir.
Vücutta demir, bakır gibi mineral eksikliği söz konusu ise buna uygun ilaç tedavisi başlatılmalıdır; ayrıca doğal gıdalarla da besin takviyesi yapılmalıdır.
Çocuklarda sık görülen pika sendromu sonucunda ortaya çıkan demir eksikliği tedavisinin, doktorun uygun gördüğü süre boyunca devam etmesi gerekir.
Çocuklara demirden zengin yiyecekler uygun miktarda ve sıklıkta sunulmalıdır. Bunlar; dana ve koyun eti gibi kırmızı et çeşitleri, karaciğer, yumurta sarısı, mercimek-nohut gibi bakliyat ve üzüm pekmezidir.
Çocuklarda bu gıdaların uygun porsiyonlar halinde, her birinin haftada en az üç-dört kez tüketilmesi, demirden yeterli beslenmeyi sağlar. Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzelerde fazla miktarda demir bulunmamaktadır ve bitkisel yapısı nedeniyle içeriğindeki demirin emilimi de azdır.
Geri Çıkartma
Bu bozukluğun temel özelliği yemek yedikten kısa bir süre sonra yahut yeme davranışı sırasında yenilen yemeği ( sindirilen yemekte olabilir ) ağzına istemsiz şekilde yani refleksif şekilde getirip tekrar yemek/ çiğneme davranışıdır.
Bu davranış kendinin hemen hemen her gün ya da haftada en az 2-3 kere göstermektedir . Süt çocuklarında ilgi eksikliği ve ihmalkarlık neden olmakla beraber ergenlerde ise stresli yaşam problemleri ile ebeveyn- ergen ilişkinde ki problemler yol açmaktadır.
Yine diğer etkenler ise okul döneminde ki çocukların fiziksel olarak akranlarına göre küçük kalması ve ergenler de ise ergenin kendini şişman görmesinden dolay bu hastalık görülebilmektedir.
Tedavi için ise çocuğun psiko-sosyal çevresinin iyileştirilmesini anne ya da bakıcıların aşırı sevgi veren bakımını ve anne ya da anne babaların psikoterapisini, davranışçı yöntemler, duyarsızlaştırma terapisi yanında sedatif ve antispozmatik ilaçlar kullanılır.
Hiatus hernisi gibi anatomik anormallikler olduğunda cerrahi girişim gerekebilir. Uygulamada görülen en hızlı etkin tedavi geviş getirme bozukluğunun (ruminasyon ) 3–5 günde giderilmesidir.
Kaçıngan Ya da Kısıtlı Besin Alımı Bozukluğu (ARFID)
Aslında, “bebeklik ve erken çocukluk dönemi beslenme bozukluğu” olarak bilinen, daha önce yedi yaşın altındaki çocuklar için belirlenmiş bir tanının yerini alıyor.
ARFID genellikle bebeklik döneminde veya erken çocukluk döneminde gelişmekle birlikte yetişkinliğe kadar sürebilir. Erkeklerde ve kadınlarda eşit derecede yaygındır.
Bu bozukluğu olan bireyler, yemek yeme ile ilgi eksikliği ya da belli kokular, zevkler, renkler, dokular ya da sıcaklıklar için hoşnutsuzluk nedeniyle yemeyi reddediyorlar.
Aşırı Yeme Bozukluğu
Diğer bir adı ile tıkınırcasına yeme tıkınırcasına yeme bozukluğu olanlarda dürtüsel özellikler yüksek bulunmuştur. Dürtüsel kişilerin yeme davranışı üzerindeki kontrollerini sağlayamadıkları ve lezzetli, yüksek kalorili besinlere karşı ilgilerinin fazla olduğu belirtilmiştir.
Obezite ve dürtüsellik ilişkisini güçlendiren bir diğer konu da dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı almış çocuklardaki obezitedir. Beynin ödül merkezindeki dopaminerjik yetersizliğin, dikkat eksikliği ve obezite için ortak etyolojik yol olabileceği ileri sürülmektedir.
Çoğu araştırmacı artık kilo kaybetmeye yönelik tedavi yanında kaybedilen kiloyu koruyabilmeye yönelik yaklaşımları da araştırmaktadır. Dürtüsel davranışı azaltmada kullanılan özgül bilişsel davranışçı terapi uygulamalarının obezite tedavisinin bir parçası olarak uygulanması tedavinin başarısını artıracaktır.
Obezitenin kronik bir hastalık olduğu unutulmamalı ve uzun süreli takip ve tedaviler planlanmalıdır.
Kaynak: Dyt. Sedef Olcay