Fiziksel olarak zıt kutuplar birbirini çekiyor, tamam bunu mıknatıslarla gözlemleyebiliyoruz da, peki ya ilişkiler? Bir insan aşkta neden gider en zıttını seçer, bunun biyolojik ya da psikolojik bir yanı var mı?
Uzmanlar duygularını belli etmekten hoşlananların, sevgi gösterilerinden pek haz etmeyen ve biraz da içine kapanık olanları ‘merak uyandırıcı’ bulduğunu ve onlara daha çok ilgi duyabildiklerini söylüyor. Aynı durum, tersi için de geçerli. Yani sevgisini belli edemeyenler de aslında ruhunun derinliklerinde duygularını dışa daha rahat vurmak istiyor ve bu tür kişileri etkileyici buluyor. Bazı psikiyatristler kişileri ilişkideki bağlılık anlamında üçe ayırıyor; kendini güvende hissedenler, endişeli ve çekingen olanlar. Kendini güvende hissedenler genel olarak sıcak insanlar ve ilişkilerinde samimiyet kurmakta zorluk çekmiyorlar. Endişeli tipler, ilişkileri ve partnerlerinin onları sevip sevmediği ile ilgili sürekli kaygı duyuyorlar ve duygularını göstermekten de çekinmiyorlar. Çekingenler ise samimiyetin ve duygusal yakınlığın, kendi kendilerini kontrol etmekte zorluklar yaşayabileceklerini düşünüyorlar. Bu yüzden de arada hep bir mesafe bırakıyor, bazen de partnerlerine sırt çeviriyorlar.
Ee hal böyleyken değişik kombinasyonlarla ortaya çıkan ilişkiler insana çekici gelebiliyor tabi ki. Fakat uzun süre bu ters enerji sürer ve huzur bulur muyum dersen işte orası muamma. İlişkinde huzur isteyenlerden isen ve ondan vazgeçemiyorsan, bu uyumsuzluk ve bu farklı bakış açıları, hem seni hem de onu olumsuz etkileyebilir.
Farklı hayat görüşleri, hayattan beklentileri de farklı kılar. İki tarafın istek ve düşüncelerinin buluşabilmesi için yapacağı fedakarlık ilişkiyi zorlayabilir. Ortak noktaların azlığı, beraber geçirilen zamanı sınırlar. Kendi ilgi alanınıza ayırdığınız zaman arttıkça, sevdiğinizden uzaklaşır ve kopma noktasına gelebilirsiniz.
Yok ben aşığım vazgeçemem diyorsan zıt partnerin için uzun vadeli, mutlu bir gelecek düşünüyorsan ortak ilgi alanlarınızın olmasına özen göstereceksin bebeğim. 🙂