Bebeklikten Yetişkinliğe Bağlanma

Dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren dış dünyayla olan etkileşimimiz başlar. Anne figürü (figür diyorum çünkü bu kişi bazen biyolojik anne değil de annenin yerine bakım veren kişi olabilir), belki de bizim için dış dünyayla olan ilişkimizi belirleyen en önemli figürdür. Gözümüzü açar açmaz yabancı bir yerle karşılaşırız. Hiç güven vermeyen, belirsizliklerle dolu bir dünya. Üstelik de bakıma muhtacız. İşte biz boşlukta havada asılı haldeyken ilk el uzatan bir başka deyişle ilk iletişim kurduğumuz anne figürüyle ilişkimiz başlar. Bu ilişki, zaman içinde bebekle anne arasında duygusal bağ kurularak bir bağlanmaya dönüşür.

Bowlby’e göre bebekler, doğumlarından yaklaşık6 ay sonra anne figürüyle kuvvetli bir duygusal bağ geliştirirler. Bu varsayımı temel alan kurama ise bağlanma kuramı denmektedir.

Bağlanma kuramı, üniversitede dersteyken duyduğum ilk andan beri her zaman ilgimi çekmiştir. Nitekim meslek hayatında deneyim kazandıkça bu kuramın önemini hafife bile almışım diyebilirim. Doğar doğmaz karşılaştığımız ilk varlık olan anne, aslında bizim için bir anneden daha fazlası. Annemizle geliştirdiğimiz bağ, yetişkin hayatımızı doğrudan etkiler. Anne demek geleceğimiz demek aslında. Anne figürüyle nasıl bir bağ kurduğumuz yetişkin hayatımızda diğer kişilerle olan ilişkilerimizi de olumlu ya da olumsuz anlamda etkiler. Konuya derinlemesine girmeden önce bağlanma kuramında yer alan bağlanma stillerine bir göz atalım mı?

Bağlanma Stilleri

Hepimiz belli ihtiyaçlarla doğarız. Bakılmak, beslenmek, sevilmek, korktuğumuzda rahatlatılmak isteriz. İşte bu ihtiyaçlarımızı karşılayan kişi, bizim bağlanmayı gerçekleştireceğimiz kişidir. Ancak bu bağ, her zaman olumlu duygular içeren bir bağ olmaz. Bazen ihtiyaçlarımız karşılanmaz ya da çok fazla karşılanır. İşte böyle durumlarda farklı bağlanma stilleri gelişebilir. Yapılan çalışmalar sonrasında bebeklerin 3 farklı stilde bağlanma gerçekleştirebildikleri ortaya konulmuştur.

  1. Güvenli Bağlanma: Anne ile çocuk arasındaki ilişkide güven kurulduysa, anne bebeğin ihtiyaçlarını karşılıyorsa ve bebek için annesi güvenli bir üs görevi görüyorsa güvenli bağlanmadan söz edebiliriz. Bu bağlanma biçimi, psikologlar olarak bizim en çok olmasını istediğimiz bağlanma biçimidir. Bu nedenle yeni doğum yapmış annelere bebekleriyle sıkça fiziksel temasta bulunmalarını ve onlara güven hissini aşılamalarını öneririz.
  2. Güvensiz- Kaçınmacı Bağlanma: Eğer anne bebeğin ihtiyaçlarına karşı duyarsız kaldıysa, ortada bebeğin ihmali söz konusuysa bebek, anneyle bağ kurmayı reddeder ve kaçınmacı bağlanma stili görülebilir. Annesinin yokluğunu hiç yadırgamayan ve anneyi gördüğünde ilgisiz kalan bebekler kaçınmacı stilde bağlanmış olabilir.
  3. Güvensiz- Kaygılı Bağlanma: Eğer anne, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamada tutarsız bir tutum gösteriyorsa ya da duyarsız davranıyorsa bebekte kaygılı bağlanma gerçekleşebilir. Bu türde bağlanan bebekler, genel anlamda huzursuz, anne yanında olsa bile sakinleşmekte zorlanan bebeklerdir.

Bağlanma Stillerinin Yetişkin Hayatındaki İlişkilerimize Olan Etkisi

Yukarıda belirttiğim gibi, bağlanma kuramı kapsamında yapılan çalışmalar anne figürünün tutumu başta olmak üzere farklı faktörlerin de etkisiyle 3 farklı şekilde bağlanma olabileceğini bizlere gösterir. Bizim bağlanma stilimiz ise yetişkin hayatımızdaki ilişkilerimize doğrudan etki eder. Hangi bağlanma stilinde hangi davranışlar görülebilir birlikte bakalım!

  • Güvenli bağlanan bireyler; ilişkilerinde genel anlamda yakınlık ve bağlılık kurmakta zorlanmazlar. Partnerleriyle kolayca ilişki kurabilir, terk edilme kaygısı duymazlar. Uzun süreli ilişki sürdürebilirler. Kendilerini açmakta zorlanmazlar.
  • Kaçınmacı bağlanan bireyler; ilişki kurmaktan kaçınabilirler. Yakın ilişki kurmak onlar için zordur çünkü incitilmezlik ve özgürlük duygularıyla kendilerini savunma altına alırlar. Reddedilme kaygısı olabilir. Bu da kişinin aitlik hissiyatı geliştirmesini engeller.
  • Kaygılı bağlanan bireyler; terk edilme kaygısı yüksek kişilerdir. Genelde partnerleriyle fazla zaman geçirmek isterler. Kendini değersiz hissetme söz konusuyken partner odaklı bir yaşam geçirebilirler. Sürekli ilgi ve sevgi ihtiyaçları olabilir.

Görüldüğü gibi bağlanma stilimiz, yetişkinlikteki ilişkilerimize doğrudan etki eder. Öyle ki bu etki nedeniyle bir türlü istediğimiz ilişkiyi sürdüremiyor olabiliriz. Ya da partnerimizde bu bağlanma stillerinin negatif etkisini görüyor olabiliriz. Bu yazı ile bugüne kadar ilişkinizde yaşadığınız sorunların nedenine bir de bu açıdan bakmanızı istedim.

Siz, bağlanma stilinizin hangisi olduğunu düşünüyorsunuz? Bağlanma stilinizin etkisini ilişkilerinizde görüyor musunuz? Ya da partnerinizin bağlanma stilinin etkisini ilişkinizde hissediyor musunuz?

Yazar: 7-Circle

Written by Altan Yiğit

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir