Tarihi çoğunlukla erkekler yazdı evet. Bu yüzden “history” yani “his story” deniyor. Felsefe tarihinde de çoğunlukla erkekleri görüyoruz. Ama tarihi etkileyen hatta değiştiren kadınlar da var. Felsefe tarihine damgasını vuran filozof kadınlar da var ve onlar bu yazının konusu. Erkekler avlanırken toplayıcılık yaparak doğayı tanıyan, çözümleyen kadınlardı. Erkekler kısıtlayıcı kurallar koyarken, cadı diye yaftaladıkları kadınlar insanları iyileştiriyordu. Erkekler savaşırken kadınlar daha iyi bir dünya yaratmanın hayallerini kuruyorlardı. Bugün kadınlar kendilerini daha çok ortaya koyuyor ve geleceği şekillendiriyorlar. Bu dünya hala erkek dünyası olabilir ama değişim çoktan başladı. Değişime ön ayak olan filozof kadınlar sayesinde belki de. Onlar; bilgiyi sevmek ve bilgiye ulaşmaya çalışmak anlamına gelen felsefe aracılığıyla tarihi “herstory” olarak etkilediler. İşte düşünce sanatına yön veren 5 kadın:
Hypatia (350 – 415): İskenderiye Kütüphanesi’nde felsefe, matematik, astronomi üzerine dersler verdi. Yeni Platonculuk öğretisine bağlıydı. Tanrıyı matematik ve bilimle anlamaya çalıştı. “Hayat gizemlerin çözülmesidir. Daha ötelere yolculuk ettikçe daha fazla gerçeği idrak ederiz…” en meşhur sözlerinden biri.
Hildegard of Bingen (1098 – 1179): Azize Bingenli Hildegard bir rahibe olmasının yanı sıra yazar, besteci ve filozoftu. Doğadaki canlı ve cansız varlıkları inceleyip, kitap haline getirdi. Ordo virtutum adlı ünlü orotoryoyu besteledi. Lingua Ignota adlı alfabeyi geliştirdi. Fikirleri Budizm ve Kızılderili felsefesiyle benzeştiği için mistisizmin temsilcilerinden biri olarak kabul edildi.
Mary Wollstonecraft (1759 – 1797): O hem bir filozof hem de bir kadın hakları savunucusu oldu. “Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi” kitabında kadınların mutlaka kendilerini eğitmeleri gerektiğini ve ancak bu sayede güçlerini kazanabileceklerini dile getirdi. Toplumda kadın-erkek eşitliğine değindi. Bu kitap ilk feminist manifesto olarak kabul edilir.
Hannah Arendt (1906 – 1975): Kendisine felsefeci değil siyaset bilimci demeyi tercih etti. Çünkü ona göre felsefe bireyin kendisiyle ilgilenirken o daha çok dünyada yaşayan, dünyayı kaplayan insanlığa yöneldi. “politikanın bittiği yerde özgürlük başlar” şeklindeki liberteryen varsayıma karşı, özgürlüğü kamusal ve birlikteliğe dair bir kavram olarak temellendirir.
Simone de Beauvoir (1908 – 1986): Hem yazar hem de feminist filozoftu. En önemli eseri de bu iki kimliğini ortaya koyduğu “İkinci Cins” oldu. Bu kitapta kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelemesini yaptı ve modern feminizmin temellerini attı. Kitapta; var oluş özden önce gelir der ve “kadın doğulmaz, kadın olunur” sonucuna ulaşır.