Problemi Tanımlamak
Yorgunluk, günümüzde modern insanın en çok şikayet ettiği konuların başında geliyor. İnsanların önemli bir kısmı yorgunluğu yaşamlarındaki önemli bir problem olarak görüyorlar. Yorgunluk genelde kadınları vuran bir sorun, %70 oranında kadınlarda görülüyor. Kronik yorgunluk sendromu (CFS) ise, teşhisi zor bir hastalık olduğu için daha milyonlarca insan sessizce bu sorunu çekiyor olabilir. Tıbbi literatür ilk olarak 1860’larda benzer sorunları tanımlamış, yine de kronik yorgunluk sendromu pek çok insan tarafından bilinmeyen bir hastalık.
Batı insanının rekabete dayalı yaşam tarzını göz önüne alırsak, pek çoğumuzun yorgun olması aslında sürpriz değil. Ancak kronik yorgunluk hissi, basit bir dinlenme eksikliği değil. Pek çok araştırmacı yorgunluğun tiroid, adrenal, karaciğer veya bağışıklık sistemi fonksiyonlarındaki bozukluklarla da gelişebileceğini belirtiyor. Bir yandan da tansiyon ilaçları, kolesterol ilaçları, doğum kontrol hapları veya sedatifler gibi reçeteli ilaçların da kronik yorgunluğu tetikleyebileceği düşünülüyor.
Yorgunluk için Egzersiz ve Diyet
Yorgunluğa karşı egzersiz fikri başta ters görülebilir ancak uzmanlar sürekli yorgunluk çeken kişilerin hafif egzersiz ile gerek dayanıklılıklarını, gerek bağışık sistemlerini geliştirebileceklerini belirtiyorlar. Egzersizin bazı durumlarda CFS semptomlarını azalttığı bile biliniyor. Burada bahsedilen egzersiz tabi ki az ve sürekli yapılan bir egzersiz program – örneğin haftada birkaç defa yapılan 30-40 dakikalık yürüyüşler gibi.
Yorgunluk için Beslenme
Beslenme alışkanlıkları da çok önemli. Artık çoğumuz tarafından bilindiği gibi yorgunluk ve halsizlikten şikayetçi olan kişiler için en iyi seçimler sebze, meyve, baklagiller ve deniz ürünleri ağırlıklı beslenmek. Bunun yanında yağlı süt ürünleri, kırmızı et, alkol, şeker ve kafeinli içecekleri sindirebilmek daha zor, dolayısıyla tavsiye edilmiyorlar.
Yorgunluk ile başa çıkmak için en önemli etkenlerden biri ise stresi azaltmak. Bu amaçla rahatlatıcı müzikler, yoga, meditasyon, pozitif imajinasyon gibi teknikler kullanılıyor.
Yorgunluğa Karşı Kullanılan Bitkisel Ekstreler
Enerjiyi arttırmak için kullanılan bitkileri başında adaptojenler geliyor. Adaptojen bitkiler stresli durumlarda bu stresin veya endişenin yol açtığı olumsuzlukları düzelten bitkiler. Özellikle Ginseng en önemli adaptojen bitki olarak biliniyor. Yorgunluk ve stress durumlarında Kore ginseng veya Sibirya ginseng kullanılabiliyor.
Bunun dışında yorgunluğa eşlik eden depresyon veya uykusuzluk durumlarına karşı da Valerian Root veya St.John’s Wort kullanılıyor. CFS için en sık kullanılan bitki ise Echinacea. California Universitesi Tıp Fakültesinde yapılan bir çalışmada sağlıklı kişiler ve CFS hastalarına Echinacea ile Ginseng beraber verildi ve her iki grupta da bağışıklık sistemi fonksiyonlarında artış görüldü. Özellikle CFS hastalarında bağışıklık sistemini güçlendirmek önem taşıyor ve bu yüzden Echinacea sık kullanılıyor. Bağışıklık sistemini geliştirmek için kullanılan doğal preparatların diğerleri ise Beta glucan, Sambucus ve Maitake/Shiitake mantarları.
Yorgunluk İçin Önemli Takviyeler
Yorgunluktan şikayet eden kişiler için besin takviyeleri büyük yarar sağlayabiliyor. Uzmanların tavsiye ettikleri takviyeler şu şekilde özetleniyor:
– Vitamin C, bağışıklık sistemini güçlendiren önemli bir antioksidan. Stresli durumlarda veya hastalık durumunda bağışıklık sisteminin düzgün fonksiyonları için gereken Vitamin C miktarı artıyor. Ayrıca Vit C sağlıklı adrenal fonksiyonlar için de gerekiyor, bu fonksiyonlar özellikle stresli durumlarla başa çıkabilmek için gerekli.
– Magnezyum enerji üretimi, protein sentezi ve hücresel bölünme için gerekli olan çok önemli bir mineral. Günümüzde pek çok insanda magnezyum eksikliği görülüyor.
– Demir eksikliği de anemi ve kronik yorgunluğa yol açan önemli bir faktör. Özellikle Türk kadınlarında magnezyum ve demir eksikliği en önemli problemler olarak göze çarpıyor.
– Vitamin B-kompleks ailesi B6, B12 ve folik asidi de içeren 11 B Vitamininden oluşuyor. Vit B6 eksikliği de demir gibi anemi ve kronik yorgunluk ile bağıntılı. Vit B12 eksikliği ise homosistein seviyelerinin artmasına yol açıyor. Yüksek homosistein seviyesi kalp hastalıklarına yakalanma riskinin artması anlamına geliyor. Bunun yanında bazı çalışmalarda kronik yorgunluk çeken kişilerde B kompleks vitamin seviyelerinin ise normalden düşük olduğu bulunmuş, bu nedenle B kompleks vitaminlerini bir arada içeren bir multivitamin veya enerji formülasyonu almakta yarar var.
– Vitamin E çok önemli bir antioksidan koruyucu olarak hücreleri toksinlerden ve serbest radikallerden koruyor.
Tüm bu besin takviyeleri ve bitkilerin uygun kullanımını, doz ayarlamasını ve kullandığınız reçeteli ilaçlar varsa bunlarla olası etkileşimlerini bilmek gerekiyor. Herhangi bir besin takviyesi veya vitamin kullanmadan önce işin uzmanına danışmak en doğru kullanım şeklini bulmak için önemli. Bu açıdan besin takviyelerinin eczaneden alınıp konunun uzmanı eczacılara danışarak kullanılması gerekiyor.
Ecz. Neylan Zırhlıoğlu