Sonbahar sezonu biraz da kitap ve kahve sezonudur. Evde, sıcak bir ortamda kitabımızı alıp, bambaşka dünyaları keşfetmek isteriz. Bazen bir kitabın içinde kaybolmak bazen de bir kitapla birlikte yol almak isteriz. O kitap hayatımızda bir değişiklik yaratsın, bize yeni bir şekil versin diye umarız. İşte bunun için bugün sana güçlü ve etkileyici bir kitap önereceğim, Dr. Clarissa P. Estes’in “Kurtlarla Koşan Kadınlar”ını. Bu kitapla birlikte hayatının en etkileyici yolculuklarından birine çıkacaksın.
Kurtlarla Koşan Kadınlar; 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist bir endüstri çarkının içinde kayboluşundan yola çıkarak, kadınların yapması gereken ilk şeyin içlerindeki doğal sesi keşfetmek olduğunu söylüyor ve kadınların içlerinde yatan sınırsız güç ve yaratıcılığın, kurtların doğal yabanıllığında yattığı savını ileri sürüyor. Kadınların çoğu zaman farkında olmadan içselleştirmek zorunda bırakıldıkları eziklik ve yetersizlik duygusuna, bastırılmış cinsel güdülerine çok değişik bir malzemeden yaklaşıyor: Masallar! İnsanlığın ortak bilinçaltının aynaları olduğunu düşündüğü masallar aracılığıyla kadın psişesinin derinliklerine iniyor ve birçok açmazdan kurtulmalarına yardımcı olacak masal tadında terapiler uyguluyor.
Yazara göre; kurtlarla kadınlar arasında vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik bir benzerlik var. Kurtlar ve kadınlar arasındaki bu benzerlik, vahşi kadın arketipinde ortaya çıkıyor. Bu arketip, doğayla bağlarını koparmamış ve seçimlerini yaparken duygularını temel alan kadınları içeriyor. Kitaptaki farklı kültürlerden derlenen masallar, kadınların ilişkileri, kişisel imgeleri ve hatta bağımlılık gibi temalar çevresinde gelişiyor.
Bu sıra dışı ve tutkulu kitap; Hakan Atalay çevirisi ile Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. İlk yayımlandığında büyük ses getiren “Kurtlarla Koşan Kadınlar”ın seni ve içindeki kurdu da derinden etkileyeceğine inanıyorum.
“Gülme, kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır. Genital uyarılma gibi bir hedefi olmayan bir cinsellik türüdür. Sadece o an için, bir sevincin cinselliğidir; özgürce uçan, yaşayıp ölen ve kendi enerjisiyle yeniden yaşayan hakiki ve şehevi bir sevgidir. Kutsaldır; çünkü fazlasıyla iyileştiricidir. Şehevidir; çünkü bedeni ve onun duygularını uyandırır. Cinseldir; çünkü heyecan vericidir ve haz dalgalarına neden olur. Tek boyutlu değildir; çünkü gülme insanın kendisi kadar başkalarıyla da paylaştığı bir şeydir. Bir kadının en vahşi cinselliğidir.”
Gülümseyerek okuman dileğiyle…
Kurtlarla koşan kadınlar kitabından feminist bir kitap çıkarımını nasıl yapabildiniz şaşırdım. Askerden dönen eşini kazanabilmek için ayı’ dan beyaz kıl koparma uğruna salık verilen fedakarlık ve sabır öyküsü kadını erkeğe kölece bağlanmak gibi saçma yönelimleri savunuyor. Feminizm’e uymaz.
Kitapta genellikle erkeği olumsuz tanımlasa da bu öyküde olumsuzluk katlanılması gerekir algısı var. Mavi sakal öyküsünde baba dan bahsediliyor ve erkek kardeşler sadece öykünün sonunda geçiyor. Buna rağmen kitabın ilerleyen bölümlerinde “babanın olumsuzluğu” diye örnek veriyor. Babanın olmadığı bir öyküde baba nasıl bir olumsuzluk yapabilir ki!. Oduncu nun leytanla yaptığı anlaşma nedeniyle de babaya olumsuzluk yaftası asıyor fakat, oduncunun eşinin bu anlaşmaya karlı bir refkeksi olmamasını göz ardı ediyor!. Oduncu anlaşmayı yaoarken arka bahçede bir leyin olmadığı bilinciyle hareket ediyor ve kızının o anda orada olduğunu bilme olanağı yok!. Bilinçli bir kabulleniş değil. İleriki sayfalardan bir dip not ensest den bahsediyor. Ensest bu kitapta hiç bir şekilde yok!. Janis Joplin’i burada yerden yere vurmuş. Bir psikiyatrist için çok sığ ve iyi araştırmadan, yüzeysel bir değerlendirme!. Sanırım kıskançlık var.
Tek tek öykü ve mitleri ele almayacağım fakat, işin özü Kibritçi kız masalında!. Kibritçi kızın sonunu kurt karakterinde olmamasına dayandırıyor. Doğa da annesi ölmüş bir kurt yavrusunun yalama şansı ve olanağı yoktur!. Yazar kurtları tanımamış fakat, kendince karakter tanımlamasına giriyor. Cehalet!. Kibritçi kızı olumsuzluk örneği olarak alması “masumiyete düşmanlık” sanırım. İtibar ve gelir için kitap yazmaya kalkıldığında, gerçek önemini yitirir, sahtekarlık devreye girer. Bu kitabın adı ve tanıtımı iyi olduğu için 39. baskıyı yapabilmiş. Normalde 2. baskıyı yapamayacak nitelikte. Yazar aslında kadınları da teyzelerinden ibaret tanıyor. Kadın olmasına rağmen, kadınları da tanıyamamış. Jung’un kötü taklidinin taklidi. Jung ve Freud yeterli. Yazar kafa jarışıklığı içerisinde bir sahtekar. Yazar kitabın bir yerinde iki bin hastası olduğundan bahsediyor. Acaba bir tanesini bile iyileştirebilmişmi merak ettim. Bence kendisi de bir hasta!.