Hepimizin hayatında pelerinsiz süper kahraman kadınlarımız vardır. Biraz yoğun düşünüp, biraz daha dikkatli baktığımızda aslında çoğunun yanı başımızda olduğunu da görürüz. Anneniz, anneanneniz, ilkokul öğretmeniniz, çok sevdiğiniz bir yazar… Hepsi de sizde ne büyük izler bırakmıştır, küçücük farkındalıklar yaratıp belki de bugün olduğunuz insan yapmışlardır sizi.
Tarihten günümüze kadar ne yazık ki birçok önemli kadın ne ismini duyurabilmiş ne de kitaplara adını yazdırabilmiş. Bunun tek sebebi de “kadın” olmaları… Modernleşen toplumumuzda ve bugün postmodern olduğu ileri sürülen toplumlarda bile kadınlar, diğer toplumsal kurumlarca pekiştirilmeye devam eden ataerkil değerleri içselleştirerek, kimliklerinin parçası haline getirmekte, kişisel ve sosyal kimliklerini bu doğrultuda biçimlendirmekte ve ataerkil değerlerden hemen kurtulamamaktadır. Ne yazık ki ülkemizde her 100 kız çocuğunun sadece 3’ü özgüven sahibi olduğu için “sen kızsın, yapamazsın” diyenlere inat kendini gerçekleştirebiliyor.
2006 TÜİK tarafından yapılan bir ankette; yemek yapma, ütü yapma, bulaşık yıkama, sofranın kurulup kaldırılması gibi geleneksel ev işlerinde kadınların daha fazla rol üstlendiği görülürken, faturaların ödenmesi ve bakım onarım işlerinin yapılması konusunda erkeklerin oranı daha fazla çıkmış (TÜİK, 2006). Yapılan bu çalışmalar gösteriyor ki kadınlar, evde çocukların bakımına ve ev içi sorumluluklara yönelik görevleri kendi doğal görevleri olarak algıladıkları için erkeklere göre kendilerini daha değersiz ve önemsiz görüyorlar. Bu anlayış erkekler tarafından da onaylanarak devam ettikçe aile içi eşitsiz ilişkiler yeniden üretilerek bir sonraki kuşağa aktarılıyor. Özsaygısını kazanmamış bir anne sizce iyi bir rol model olabilir mi? Kendine saygı duymayan güvenmeyen biri, kendisine ya da başkasına saygı duyan ve güvenen bir varlığı nasıl yetiştirebilir?
Peki özgüven eksikliği yaşayan bir kadının sınırlarını zorlayarak başarılı olması mümkün mü? Elbette mümkün!
Özgüven kendimizle ilgili sahip olduğunuz fikri, kendimizle ilgili yaptığımız yargıları ve insan olarak kendimize verdiğimiz değeri yansıtır. Düşük özgüven ise kendimizle ilgili olumsuz bir görüşümüz olduğu anlamına gelir. Kendimizi yargılamak ve kendimize verdiğimiz değerin az olmasıdır.
İşte özgüven kazanmanıza yardımcı olacak birkaç öneri:
Kendinize İnanın
Kurban rolünü üstlenmeyi bırakmadığınız ve kendi gücünüzün farkına varmadığınız sürece özgüven kazanabilmek çok zordur. Kolay olana kaçmayın ve sınırlarınızı zorlayın. Örneğin; sürekli özür dileyip, af dilemeyin. Hayır demekten korkmayın. Her şeyi istiyor olamazsınız, isteklerinizi ve fikirlerinizi önemseyin ve size uymayanlar için hayır diyebilen bir birey olun.
Duruşunuza ve Ses Tonunuza Dikkat Edin
Fiziksel duruşunuz yeterli değilse insanlara orada olduğunuzu göstermeniz gerekir. Omuzlar arkada ve başınız dik bir şekilde insanların gözünün içine bakarak konuşmanız karşı tarafa kendinizden emin olduğunuzu hissettirir.
Ayrıca kısık, kimsenin sizi duyamayacağı bir ses tonuyla konuşmaktan çok, net ve biraz yüksek tondan konuşmak sizi yetkin hissettirecektir.
Negatif Etiketlerinizden Kurtulun
Kendine güveni olmayan kadınların sürekli onlara beceriksiz ya da işe yaramaz olduğunu söyleyen negatif iç sesleri vardır. Özgüven kazanmak için kafanızda kurduğunuz “yeterince iyi değilim” cümlesinin yerine “oldukça yetenekliyim ve kendimi bu yönümle seviyorum” sözleriyle değiştirmelisiniz.
Sadece Yapın
Özgüveni eksik olan kadınlar ne yazık ki yeteneklerinin farkında değillerdir ve genellikle kendilerini küçümserler. Şunu unutmamak gerekir ki dürüst bir şekilde neyde iyi olduğunuzu ifade etmeniz bir övünme değildir. Kendine güveni olan kadınlar korkularının arkasına saklanmadan neyde iyi olduğunu net bir şekilde ifade edebilen kadınlardır.
Ne kadar uzağa gidebileceğimizi ve neler yapabileceğimizi cinsiyetin belirlemediği bir dünyada yaşamak dileğiyle…
Sevgilerimle,
Uzm. Klinik Psikolog Şule Arslan